Şerif Hüseyin'in İhaneti Ve Sykes-Picot Anlaşması - Ali Kaçar
- Hasan Bakır
- 9 Mar 2022
- 2 dakikada okunur
Şerif Hüseyin ve ailesi, tam anlamıyla hain bir ailedir. Abdülhamit, Şerif Hüseyin’in özellikle İngilizlerle ilişkisini bildiği için dört oğluyla birlikte İstanbul’da, mecburi iskâna yani göz hapsinde tutmuştur. Şerif Hüseyin’i özellikle Arabistan’a göndermek istememiştir. İttihat ve Terakki başa gelir gelmez yapmış olduğu ilk iş, Abdülhamit’e karşı olduğundan dolayı Şerif Hüseyin’i, Mekke emiri olarak Arabistan’a göndermektir.
Şerif Hüseyin'in İhaneti
Hindistan o dönemlerde bir kıta olarak biliniyordu. Henüz daha Pakistan (1947) ayrılmamış, Bangladeş (1971) ayrılmamış, Keşmir aynı şekilde bir bütün olarak İngiltere’nin sömürüsü altındaydı
İngiltere’nin Ümit Burnu’nu dolaşarak sömürgesi olan Hindistan’a gitmesi, orayı kontrol etmesi ekonomik ve zaman olarak problemliydi. Onun için bir şekilde Osmanlı’nın parçalanması gerekiyordu, kendi sömürgelerini daha rahat kontrol edebilmesi için.
Halifeliğin Osmanlı’da olması ve 100 milyondan fazla Müslüman nüfusu olan bir kıtada yani Hindistan’da, padişahın ya da halifenin vereceği bir fetva onların üzerinde de etkili olacağından dolayı halifeliğinde bir şekilde bitmesi gerekiyordu. Ya da kendi kontrollerinde, kendi istedikleri bir adamın halife olmasını sağlamaları gerekiyordu.
O dönemlerde Şerif Hüseyin vardır. Şerif Hüseyin ve ailesi, tam anlamıyla hain bir ailedir. Dört tane oğlu vardır; Ali, Faysal, Abdullah, Zeyd. Abdülhamit, Şerif Hüseyin’in özellikle İngilizlerle ilişkisini bildiği için dört oğluyla birlikte İstanbul’da, mecburi iskâna yani göz hapsinde tutmuştur. Şerif Hüseyin’i özellikle Arabistan’a göndermek istememiştir.
İttihat ve Terakki başa gelir gelmez yapmış olduğu ilk iş, Abdülhamit’e karşı olduğundan dolayı Şerif Hüseyin’i, Mekke emiri olarak Arabistan’a göndermektir. Arabistan’a gitmesiyle birlikte Osmanlıya karşı, ayaklanmayı başlatacak tarzda bir takım çalışmalara başlıyor. Oğlu Abdullah’ı İstanbul’da İngilizlerle görüştürüyor. Diğer oğlu Faysal’ı Mısır’a göndererek oradaki İngilizlerle görüştürüyor. Yani şöyle diyor: “Eğer beni desteklerseniz, Arapların yaşadıkları yerlerde kuracağınız devletin başına beni kabul ederseniz, ben Osmanlı’ya karşı ayaklanırım”.
Tabi halifenin cihat fetvası vermesi İngiltere’yi o dönemlerde düşündürdü ve Şerif Hüseyin’le görüşmeleri 1915 yılında daha da sıklaştırdı. 1916 yılının Ocak ayında özellikle Şerif Hüseyin’in istemiş olduğu topraklarda, Filistin hariç diğer yerlerde bir Arap devletinin kurulması ve başına Şerif Hüseyin’in getirilmesi noktasında anlaşmaya varıldı.
Ama İngilizler gerçekten çok yüzlü ya da yüzsüz oldukları için sadece Şerif Hüseyin’le anlaşmakla kalmadı, Şerif Hüseyin’e söz verilen toprakların devletler arasında paylaşımı için Fransa Dışişleri Bakanı ve İngiltere Dışişleri Bakanı bir araya gelerek Sykes-Picot Anlaşması’nı imzaladılar. Sykes-Picot Anlaşması’na göre bugün Suriye’nin bulunduğu yerler yani o dönemde Bilad’üş Şam olarak bilinen yerler, Filistin hariç Fransa’ya bırakılıyor. Irak, Filistin, Musul İngiltere’ye bırakılıyor. Bir taraftan da bugün Doğu olarak bilinen yani Van’a kadar olan; Bitlis, Erzincan, Erzurum gibi yerlerde Çarlık Rusya’ya verilir.
Sadece bu kadarla da kalmıyor İngiltere. Bir tarafta da Necd emiri vardır, bugün Suud’un da kurucusu olan Abdul Aziz İbni Suud’la görüşüyorlar. Bu görüşme neticesinde İbni Suud’a oradaki emirliği, Şerif Hüseyin’e söz verilen topraklar üzerinde devlet kurma sözü veriliyor.
İbni Suud direkt olarak Osmanlı’ya karşı ayaklanmıyor. Ama sadece İngiltere’ye karşı çıkmamakla, Osmanlı tarafını tutmamakla İngiltere’nin Hindistan üzerinde ki emellerini devam ettirme noktasında işini kolaylaştırmış oluyor.
Yorumlar