Retorik – Michel Meyer
- Hasan Bakır

- 28 Eyl
- 3 dakikada okunur

Retoriğin kısa tanımıyla başlamak gerekirse: retorik, yalnızca “güzel konuşma” değil, aynı zamanda dinleyici üzerinde etki yaratmayı amaçlayan söylem sanatıdır. Michel Meyer’in aktardığına göre retorik, sofistlere dayanır. Yine Meyer, sofistlerin (sözle inandırma yeteneğine ve sanatına sahip kişi) filozofun antitezidir; retorikse doğru düşüncenin zıddıdır, der.
Meyer üç önemli retorik tanımı öne sürer:
1. Retorik dinleyicilerin manipüle edilmesidir (Platon).
2. Retorik güzel konuşma sanatıdır.
3. Retorik, ikna etmesi gereken ya da ikna etmeyi amaçlayan argüman ve söylemlerin (Aristoteles) sergilenmesidir.
Bu üç anlam birbiriyle çakışsa da aslında retoriğin kullanıldığı alanlara göre her biri farklı şekilde ön plana çıkmaktadır. Örneğin, kişi veya grubu harekete geçirme ve alışkanlığını değiştirme gayesi olan reklamda birinci tanım; edebiyatta ikinci tanım; mahkemede, mecliste veya siyasette ise üçüncü tanım geçerli olabilir.
Meyer, retoriğin olması için üç unsurun gerekliliğinden bahseder: (1) hatip, (2) hitap ettiği dinleyici, (3) hatibin düşüncelerini dinleyicilerine aktardığı araç yani medya. Bu medya, birebir konuşmada “dil”dir. Aynı zamanda yazılı ve görsel imgeler de olabilir. Medyanın gücü, TV, sinema ve sosyal medya gibi kitle iletişim araçlarıyla daha da artar.
Meyer, retorikte bu üç unsurun da aynı öneme sahip olduğunu ve birinin ön plana çıkartılarak diğerlerinin arka plana itilmesinin mümkün olmadığını söyler.
Bu üç unsur arasında bağlayıcı olan ethos-logos-pathos’tur:
Ethos, konuşmacının güvenilirliği ve erdemidir. Meyer iki ethostan bahseder: biri yansıtılan (hatipte olmasa da varmış gibi gösterilen ya da dinleyicinin hatipten beklediği), diğeri ise gerçek (içkin) ethostur.
Logos, rasyonel argüman ve akıl yürütmedir. Aristoteles’e göre rasyonel argüman ve akıl yürütme, Platon’a göreyse bunun tam tersidir: “Akıl retoriğe yabancıdır. Çünkü açık seçik olmak ister ve dolayısıyla sadece felsefeyle ilişkilidir.”
Pathos ise dinleyicide uyandırılan duygudur.
Meyer, güzel konuşmanın anlamlı olması için erdemin (ethos) ön plana çıkması gerektiğini, konuşmacının sosyal statüsü ne olursa olsun ahlakın herkese örnek olması gerektiğini belirtir. Aynı zamanda ethos’un logos ve pathos’a da entegre edilmesi gerektiğini söyler.
Retorikte diğer önemli iki unsur da “ad rem” ve “ad hominem”dir. Ad rem, “konuya yöneliktir”; yani doğrudan konuya odaklanıp konuyla ilgili argümanlar sunmaktır. Ad hominem ise “kişiye yöneliktir”; yani konuyu bırakıp karşıdakinin kişiliğine, ahlakına, geçmişine veya statüsüne saldırmaktır.
Meyer’in aktardığına göre Aristoteles üç tür retorikten bahseder:
1. Deliberatif (meşveretçi, siyasal): Geleceğe dönük — Ne yapmalı, hangi karar alınmalı? (ör. meclis tartışmaları)
2. Adli (yargısal, judicial): Geçmişe dönük — Bir suç işledin mi, kim sorumlu? (ör. mahkeme savunmaları)
3. Epidiktik (gösteri, övgü-yergi): Şimdiye dönük — Bir kişiyi ya da değeri övmek veya yermek (ör. nutuklar, cenaze söylemleri, ödül konuşmaları).
Hangi türde konuştuğunuzu bilmek, argümanların zaman eksenini ve amaçlarını netleştirir: mecliste karar aldırmaya çalışırken kullanılan argümanlar ile mahkemede savunma yaparken veya anma töreninde övgü söylerken başvurduğunuz stratejiler farklıdır.
Retorik ancak bir sorunun varlığı ve o sorunun hâlâ tartışma alanında sürmesiyle ortaya çıkar. Soru başka soruları çağrıştırıyorsa cevap da başka sorular üretir. Örneğin, bir askerin komutanına “Siz şerefli bir insansınız” demesi ölümcül bir hata olabilir. Çünkü bu cevap aslında akla gelmemesi gereken bir sorunun cevabıdır. Komutan, diğer ihtimalin (şerefsiz olduğunun) akla geldiğini düşünebilir. Yani bir cevap verildiğinde aynı zamanda zıddını da sormuş olmaktayız.
Meyer, “Saat kaç?” sorusuna “Saat 1” cevabı verildiğinde sorun olmadığını belirtir. Fakat hiçbir soru olmadan “Saat 1” dendiğinde, bu cevap iki veya daha fazla soruyu barındırabilir. Örneğin, “Saat 1” denildiğinde saatin kaç olduğu sorusunun yanında yemek saatinin gelip gelmediği de sorulmaktadır. Burada retorik olduğunu belirtmektedir.
Retorik sanatı genellikle beşe ayrılır:
1. Yaratma
2. Düzenleme (ya da anlatma)
3. İfade biçimi (üslup)
4. Eylem
5. Bellek
Yaratma aşaması, argümanları ve kanıtları üretmeyi; düzenleme, bunları mantıklı sıraya koymayı; üslup, dilsel ve imgesel seçimleri; bellek ise tekrarlama ve çağrışımlarla kalıcılığı hedefler.
Son olarak Meyer’in notlarında önem taşıyan mantıksal ve dilsel araçlardan bazıları: enthymema (eksik kıyas), a fortiori argüman, metonimi (ad değiş-tokuşu), metafor (benzetme). Enthymema, retoriğin “kısa yol”udur: ortak kabul edilmiş bir önermeyi gizleyerek dinleyicinin zihninde argümanı tamamlatır. Örneğin, “Sokrates ölümlüdür, çünkü insandır.” cümlesinde “Bütün insanlar ölümlüdür” öncülü söylenmez; dinleyici tamamlar. Bu yöntem akılda kolay yer eder ama manipülasyona açık olabilir; çünkü gizli öncüller yanlış veya tartışmalıysa ikna yanıltıcı olur.
Hasan Bakır
Ankara
21.09.2025








Yorumlar