top of page

Suriye'de Fransız Mandacılığı - Ali Kaçar

  • Yazarın fotoğrafı: Hasan Bakır
    Hasan Bakır
  • 23 Mar 2022
  • 2 dakikada okunur

Lokmalar küçük olduğunda ancak yutulur. Büyük bir Suriye olduğu zaman onu çekip çevirebilmek ve özelliklede işgale karşı muhalefeti engellemek, Fransa açısından mümkün olmazdı.

Fransa’nın Böl Yönet Taktiği


Fransa’nın en büyük özelliğinden birisi böl yönet ile hareket etmektir. Çünkü lokmalar küçük olduğunda ancak yutulur. Büyük bir Suriye olduğu zaman onu çekip çevirebilmek ve özelliklede işgale karşı muhalefeti engellemek, Fransa açısından mümkün olmazdı.


Bu yüzden gerek etnik yapıları, gerek dini yapıları kullanarak büyük bir Suriye’nin önüne geçmiştir. Bir taraftan Marunîleri, bir taraftan Dürzileri diğer taraftan Sünnileri karşı karşıya getirmek suretiyle…


Fransa’nın daha çok etnik yapıları kullanarak devletçikler oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Mesela Dürzilerle ilgili olarak, Cebeli Dürzi diye bir yer vardır orada bir devletçiğin kurulur, yine Nusayriler ( Alevilerle) için Lazkiye ve Tartus denilen yerde bir Alevi devleti oluşturulur.


Halep ayrı, Şam ayrı iki devletçik, ama daha sonra 1925’lerde ikisi birleştirilir. Hama ve Humusta dâhil edilerek bir devlet haline getirilir. Ama daha da önemlisi 1920’li yılların başında Lübnan diye de bir devlet kurulur.


Bunların dışında birde İskenderun Sancağı vardır. 1939’da Fransa ile yapılan anlaşma gereği burasıda Türkiye’ye bırakılmıştır.


Fransa’nın bu devletçikleri oluşturmasının iki hedefi vardır; birincisi özellikle Suriye’de ki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürebilmektir. İkinci önemli hedefi ise kendi muhaliflerinin bir araya gelmesini engellemektir.

Tabi bu şekilde ayrımın yanında Fransa birde açmış olduğu, Fransız eğitmenlerinde bulunduğu akademilerde, paralı askerlere ve misyonerlere eğitim vermiştir.


Fransız Mandacılığına Karşı Ayaklanmalar


1925 yılında Fransa, özellikle Dürzilerin olduğu bölgelerde, Dürzilere ait olan; Dürzilerin sahip olduğu toprakları, farklı bir şekilde değerlendirmek, farklı bir şekilde yapılandırmak istemiştir. Bunun üzerine Dürziler, liderleri Sultan Atraşi önderliğinde, 1925’in Eylül ayı itibariyle Fransa’ya karşı ayaklanır. Çok kısa bir süre içerisinde Cebeli Dürzi’de bulunan Fransız birlikleri oradan çıkarılır.


Bu olay Suriye için önemli bir başarıdır. Bu olayın Suriye’de çok kısa bir süre içerisinde yayılmasından sonra özellikle Şam’da, Halep’te ve diğer yerlerde, Sünni direnişçiler başta olmak üzere Sultan Atraşi ile iletişime geçerler. Dolayısıyla Suriye’nin her yerinde Fransa’ya karşı ayaklanmalar başlar. Özellikle Sünnilerin oluşturduğu “Halk Cephesi” ayaklanmalarda çok etkin bir rol üstlenmiştir.


Fransa, bütün gayretlerine rağmen ayaklanmaları bastırmakta zorlanır. Hatta Şam’a yönelik olarak 19 Ekim 1925’te, 48 saat bombalamasına rağmen ayaklanmaları engelleyemezler. Fransa, 1925-1927 arasında resmi rakamlara göre 6 bin Suriyeli sivili öldürür.


Direnişçilerin Fransa’ya karşı sundukları dört tane şart vardır. Bunlardan bir tanesi genel affın ilan edilmesi. İkincisi seçimlerin yapılması, üçüncüsü Suriye birliğinin tekrardan sağlanması ve ulusal ordunun organize edilmesi ve dördüncü şık olarak da Suriye’nin, Cemiyeti Ahvam’a kabul edilmesidir.


Bu sunulan dört şarta, ancak 26 Temmuz 1927’de Fransa cevap vermiş ve kabul edilmiştir. Bu şartlar kabul edildikten hemen sonra seçime gidilir ve seçimler çoğunlukla “Halk Cephesi” tarafından kazanılır.


“Halk Cephesi” kazandıktan sonra kurucu bir meclis oluşturuluyor ve başına da Haşim el Attasi diye birisi getiriliyor. Bunla beraber yeni anayasa oluşturmak için komiteler kuruluyor. Hazırlanan anayasa, Suriye’nin bütünlüğünü sağlama ve aynı zamanda Fransa’yı yok sayma anlamına gelecek maddeler içerir.


Bu anayasa, Fransa tarafından kabul edilmez. Fransa oluşturulan anayasaya, kendi mandacılığının devam ettiren maddelerin konulması ya da kendi mandacılığını engelleyen maddelerin çıkartılması yönünde baskı uygulamıştır. Bu kabul edilmediği için hazırlanan anayasa rafa kaldırılır ve Fransa kendisi bir anayasa hazırlar.


Fransa’nın hazırladığı anayasa gereği Suriye’ye kısmi bir bağımsızlık sağlanır ama bu istenilen anlamda bir bağımsızlık değildir. Bu anayasa Suriye’ye kısmi bir bağımsızlık verse de Fransa’nın etkisi 1946’ya kadar devam eder.




Yorumlar


©2022, Hasan Bakır tarafından kurulmuştur.

bottom of page